Tarihi Eserler

Elazığ, turizm potansiyeli yüksek olan bir ilimizdir. Târihî eserleri, tabii güzellikleri ve zengin folkloruyla turisti çeken özelliklere sâhiptir.

Eski Harput’un Kayabaşı mevkiinde, bugünkü Kitapcıgil Parkı içinde bulunmaktadır. Dikdörtgen planlı olan yapının üzeri düz damla örtülü iken bugün çatı ile kaplanmıştır. Mihrap kesme taşlarından sade olarak yapılmış ve mihrap içi stalaktitlerle süslenmiştir. Binanın en önemli kısmı boya bezemeli ahşap tavanıdır. Batıda olan kapısının yonca şeklinde bir kemeri mevcuttur. Kalın gövdeli minaresi iki renkli taşlarla örtülmüştür. İlk inşa devri Artuklulara ait olan bu mescit, IX. Yüzyılda onarım görmüştür. Ahşap tavanı bu onarım sırasında yapılmıştır.

Bucak Müdürlüğü’nün karşısında bulunmaktadır. Eskiden mevcut olan medresesi tamamen yıkılmıştır. Bugün park olarak kullanılan bahçesindeki asırlık çınar eski eser niteliğini taşımaktadır. Caminin harim kısmı kare planlı olup, kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş tramplarla sağlanmaktadır. Kubbe kasnağında dört pencere vardır. Mihrap, kesme taşlardan örülmüş sade bir niş halindedir. Harim kapısı yonca yaprağı şeklinde bir kemere sahiptir. Bu tip kemer bölgede sevilen bir özelliktir. Son cemaat mahalli revaklı olup, orta kısmı beşik tonozlu, kenarlar ise kubbelidir. Kubbeler kurşunla kaplıdır. Minare, son cemaat mahalline bitişik olarak yapılmasına rağmen, tamamen müstakildir. Kare kaide kısmından sekizgen ve sağır nişli gövde altında, oradan da oldukça uzun yuvarlak gövdeye geçilir. Kapı üzerinde iki kitabesi vardır. Bir tanesi oldukça harap durumdadır. Kapı kemeri üzerinde bulunan ikinci kitabesinde 1153 tarihi okunmaktadır. Camii içinde abanoz ağacından yapılmış, sanat değeri olan bir minber bulunmaktadır. Bu minber, aslında Ulu Camiye aittir. Ulu Camii onarılırken buraya getirilmiştir.

Kare planlı camiinin orta kısmının üzeri, dört sütuna dayanan kubbe ile kenarları ise tonozla örtülüdür. Kubbe, tonozları örten çatı ortasında çok az yükselmektedir. Mihrap sade bir niş şeklinde olup, sanat değeri yoktur. Minber ise, taş işçiliği bakımından önemlidir. Son cemaat mahalli ile harim kısmı arasında bulunan minarenin merdiven kısımları, koyu renk taştan, diğer kısımları ise beyaz taştan örülmüştür. Minare, kitabesine göre, 1898 yılında yapılmıştır. Caminin iç kısmında sanat değeri olan yazılar vardır. Kubbedeki yazı Harputlu Gergerlioğlu Sait Efendi tarafından yazılmıştır. Sara Hatun Caminin, Akkoyunlu Hükümdarı Bahadır Han (Uzun Hasan)’ın annesi Sara Hatun tarafından yaptırılmış olduğu söylenir. Fakat, daha sonraki devirlerde yapılmış olan onarımlar, onun ilk inşa tipini tamamen bozmuştur. Kıble duvarının sol tarafındaki kitabede, 1585 (993 H.) yılında Hacı Mustafa tarafından onarıldığından bahsedilir. Harput Müftüsü Hacı Ahmet tarafından yaptırılan büyük onarım ise 1843 yılında yapılmıştır.

  

Sara Hatun Camisinin doğusunda, Harput Kalesine hakim bir yerdedir. Camii, harim, son cemaat mahali ve avlu olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Harim kısmı: Dikdörtgen planlı olan bu kısma beş kapı ile girilir. Burası altı paye ile iki sahına ayrılmıştır. Mihrap önü kubbe ile diğer kısımlar ise tonozla örtülüdür. Kubbe dört paye üzerinde yükselir. Kubbeye geçiş kısımları stalaktitlerle süslüdür. Kubbenin önceleri çinilerle kaplı olduğuna dair izler vardır. Sanat değeri olmayan mihrap sonradan yapılmıştır. Yapının esas mihrabı, bu yeni mihrabın arkasındadır. Eski mihrap tuğladan örülmüş ve eskiden çini ile kaplı olduğu kesindir. Çok derin bir niş şeklinde olup dıştan desteklerle kuvvetlendirilmiştir. Son cemaat mahalli: Bu bölümün en önemli kısmı, alçıdan yapılmış mihrabıdır. Mihrap istiridye kabuğu şeklinde bir nişe sahiptir. Mihrap nişini çevreleyen dikdörtgen çerçevenin bordürleri bezemelidir.

Avlu kısmı: Bu kısım dikdörtgen planlı olup, güney tarafı hariç diğer kenarlarında, güdük kemerlerle bağlanmış payeler yer almaktadır. Payelerin alt kısımları taş, üst kısımları ise tuğladan yapılmıştır. Avlunun kuzey tarafında, iki kemer arasında, Kufi yazılı bir kitabe mevcuttur. Bu kitabeye göre Camii 1156-1157 yıllarında Artuklu Hükümdarı Fahrettin Karaslan tarafından yaptırılmıştır. Caminin güney ve kuzeyinde birer kapısı vardır. Kuzey kapısı ilk inşa devrine ait olmasına rağmen, güney kapısı daha sonra yapılmıştır. Tuğla işçiliğinin çok güzel bir örneğini veren minaresi, eğri oluşu bakımından da dikkat çekicidir

Ağa camii yanında bulunan bu türbe, altıgen planlı olup üzeri basık bir kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarla sağlanmıştır. Osmanlı devri yapısıdır.

Eski bina tamamen yıkılarak modern bir bina yaptırılmıştır. Suyunun şifalı olduğuna inanılır.

Harput Kalesi coğrafi durumu bakımından, tarihi devirlerde önemli bir kale olarak kendinden bahsettirmiştir. İç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir. Dış duvarlar tamamen yıkılmış, sadece Harput’a girişte bazı kalıntılar görülmektedir. Süt kalesi diye adlandırılan iç kale, yalçın kayalar üzerinde inşa edilmiştir. Kuşatılması çok güç olan bu kalenin içinde büyük bir mahallesi vardı. Bu mahalle aşağı yukarı 70-80 sene öncesine kadar kullanılır haldeydi. Bugün tamamen yıkılmış haldedir. Kalenin güney tarafında, kaya içinde oyulmuş birkaç basamaklı kurban kesme yerinin bulunuşu, kalenin ilk inşa devrinin Urartu Devrine indiğini gösterir. Roma, Bizans ve Arapların Harput Kalesini ele geçirdikleri tarihî belgelerde mevcuttur. Yalnız bu devrelere ait izler kalede görülmemektedir. Kale bugünkü durumunu, Artuklular devrinde yapılan büyük onarımla almıştır. 1205 yılında başa geçen Artuklu Hükümdarı Nizamettin İbrahim büyük onarım yapmıştır. 1228 yılında Artuklu Hükümdarı Nureddin Artukşah’ın Harput’da yaptırdığı hastaneye ait kitabe, kale burcunda bulunmuştur. Bu kitabenin kalede bulunması, Artuklular devrinden sonra da kalede onarım yapıldığını gösterir. Kalede, 1369-1370 yıllarında Dulgadıroğlu İbrahim ve Ethem Beylerin onarım yapmış olduklarına ait kitabeler Harput Müzesindedir. 1465 yılında Harput Kalesi, Akkoyunlu Hükümdarı Hasan Bahadır Han’ın eline geçmiştir. Kalenin iç yapısı üzerindeki aslan, fil kabartmaları ve kitabesi, bu devir onarımı ile ilgilidir. Kale duvarlarının örme tekniğinden, Osmanlılar devrinde de onarım yapıldığı anlaşılır.

 

Harput kalesi bitişiğinde bulunan bu kilise, dikdörtgen planlı olup, bir duvarını kalenin oturduğu kaya teşkil etmektedir. Diğer duvarı moloz taşlarla örtülmüştür. Dışarı taşkın apsinin üzeri yarım kubbe ile diğer kısımlar ise tonozla örtülüdür. Tonozları üç sivri kemer desteklemektedir. Yan duvarlarda yuvarlak kemerli payeli nişler bulunmaktadır. M.S.IV. yüzyılda inşa edilmiş olan bu kilisenin iç kısımlarında bir çok kitabe görülür.

Kapı üzerindeki yazı: Rumların yerine 1134 yılında Tatar Sultanı Aslan temellük ettiğinde, Süryanilerin mitranı ve ayanları imparatorun yanına giderek, 1135 tarihli bir ferman aldılar. Ferman mucibince, Marşumini Kilisesini, Simnudin altında Hüseyniya köyündeki Meryem Ana Kilisesini, Fırat Nehri kıyısındaki (Til Köyü) Marbarson ve Meryem Ana Kiliselerini 1135 yılında, 1179 yılında ise Harput’taki Meryem Ana Kilisesini onardılar. Diğer bir kitabede, kilisenin ikinci onarımından bahsedilmektedir. “1262 (M.1845) yılında ikinci Patrik İlyasa verilen yüksek ferman mucibince bu kilise onarıldı” denilmektedir.

Sara Hatun Camii bitişinde bulunan bu hamam da Klasik Osmanlı hamamları tipindedir. Zamanımıza kadar bozulmadan gelmiştir. Kare planlı soyunma yerinin üzeri kubbe ile örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarla sağlamıştır. Soyunma kısmının ortasında havuz, kenarlarında sedler bulunur. Sıcaklık kısmı ise dört eyvanlı ve köşelerde birer halvet vardır. Orta kısmın üzerin kubbe ile örtülüdür. Hamam, Yavuz Sultan Selim’in sipahi Beylerden Cemşit Bey tarafından yaptırılmıştır.

 

Kurşunlu Caminin güneyinde bulunan bu hamam Klasik Osmanlı hamamları tipindedir. Soyunma, ılıklık ve sıcaklık kısımları mevcuttur. Soyunma kısmı kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık kısmı dört eyvanlı tipte olup köşelerde iki kapısı vardır. Batı kapısı sade olmasına rağmen, doğu kapısının abidevi bir görünümü vardır.

Sara Hatun caminin kuzey batısında bulunmaktadır. Sekizgen planlı olan yapının iki katlı ve örtü sisteminde pramidal olduğuna dair izler olduğundan son zamanda yapılan onarımla bu pramidal örtü sistemi yapılmıştır. Yapı, inşa tekniği bakımından, Artukoğulları devrine ait olmalıdır.

Harput’a 2 km. uzaklıkta olan bu türbenin bahçesi yazın mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Kaya üzerinde inşa edilen türbe, altıgen planlı olup iki katlı olarak inşa edilmiştir. Bugün sadece crypta kısmı vardır. Dış kısımda ikinci kata ait izler görülmektedir. Türbenin yanına sanat değeri olmayan bir mescidi ve yakınında çeşmesi vardır.

Kurşunlu caminin doğusunda, Elazığ ovasına bakan yamaç üzerindedir. Yapı iki kısımdan meydana gelmiştir. Mescit: Kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülüdür, kubbeye geçişi sağlayan üçgenler ve kubbenin, zamanında çinilerle kaplı olduğunu üzerindeki izlerden görmekteyiz. Kubbe eteğine kadar yükselen mihrap, devrinin güzel örneklerinden biridir. Zamanımıza bozulmadan gelmiştir. Mihrabın sivri kemeri üzerinde ortadan üç tam, yanlardan birer yarım den-dan bulunmaktadır. Mihrap nişi kenarında birer sütunce ve mihrap içinde ise beş sıra halinde stalaktitler yer almaktadır. Tamamen çinilerle kaplı olan mihrapta mavi renk hâkimdir. Mihrabın iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kuzeyde esas giriş kapısı, onun yanında ise minarenin kapısı yer almaktadır. Batı tarafta ise türbenin üst katına çıkan bir kapı mevcuttur. Giriş kapısı sola kaydırılmıştır. Bunun nedeni, sağ tarafta yer alan minaredir. Taç kapının iç içe iki kemeri vardır. Dıştaki kemer sivri, içteki kemer ise yuvarlaktır. İki kemer arasında, alınlık içinde bulunan kitabesinde, 1276 (673 H.) yılında inşa edildiği yazılıdır. Minare, türbe ile mescit arasında yer almaktadır. Mescit kısmına bitişiktir. Minarenin kaidesi kare olup, yuvarlak gövdeye geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Kaide taştan, gövde ise tuğla ile örülmüştür. Sırça bordürde yazı ve bezemeler vardır. Minarenin üst kısmı tamamen yıkılmıştır. Selçuklu türbelerinde olduğu gibi iki katlıdır. Alt kat crypta (cenazelik), üst kat ise sandukaların bulunduğu kısımdır. Üst katta bulunması gereken sanduka, bugün mevcut değildir. Buraya mescit içinden girilir. Alt kat dikdörtgen planlı olup, üzeri tonozla örtülüdür. Burada, bir camekan içinde, günümüze kadar bozulmadan gelen, bir ceset vardır. Bu ceset önce, binanın zeminindeki bir çukur içinde bulunmaktaydı. Çukurun üzeri örtülü olmayıp, tahta bir kapakla kapalıydı. Burayı temizleyen bakıcı, zemini yıkarken, cesedin bulunduğu çukura su doldurduğundan, on beş yıl önce cesedin ayak kısmında bir mantarlaşma başlamıştır. Elazığ Müzesi uzmanları durumu fark edince, İstanbul Müzesinden mumya uzmanı getirilmiş, ceset temizlenip, ilaçlanarak, korunması için bugünkü camekân içine alınmıştır. Selçuklular devrinde cesetlerin mumyalandığı bilinmektedir. Fakat bu cesette normal mumyalama tekniğinden farklı bir durum görülmektedir. Yaşlı Harputluların söylediğine göre, bu ceset bu binada bulunmayıp, başka bir yerden getirilip buraya konmuştur.

 

Kayabaşı mevkiinde bulunan bu anıt, 1964 yılında Elazığlı heykeltraş Nurettin ORHAN tarafından yapılmıştır. Balak Gazi, 1115 M. Yılında Harput Kalesini ele geçirerek, Harput Artukoğulları Devletini kurmuştur.

 

Dergi Son Sayı
Fotoğraf Galerisi
Video Galerisi
Son Yayınlar