Kültürümüz

Elazığ-Harput hem stratejik hem de doğal kaynakları nedeniyle Paleolotik dönemden beri yerleşmeye sahne olmuştur. Türk hakimiyetine kadar eski kavimler yörede önemli devletler ve uygarlıklar kurmuşlardır. 1085 yılından sonra Türkler Harput ve civarını kale ve askeri şehir konumundan çıkartmaya başlamış, Osmanlı imparatorluğu döneminde ise kültür, sanat ve ticaret merkezi haline getirerek, Harput’un her zerresine Türk damgasını vurmuşlardır.
Dünün kalesiyle, mektep ve medreseleriyle, camileri, hanları hamamları, çarşıları alim ve sanatkarları ile ünlü Harput’u; aynı özeliklerini zaman içerisinde geliştirerek, bugünün üniversitesi, eğitim ve öğretim kurumları, ulaşımı, alim ve sanatkarları; gelişmekte olan ağır sanayii ile bölgenin önemli bir merkezi haline gelmekte olan Elazığ’ını ortaya çıkarmıştır.

Çorbalar:

Döğme Çorbası
Erişte Çorbası
Lovik Çorbası
Simit Çorbası
Gaşgadan Çorbası
Gulahlı Çorba
Kellecoş Çorbası
Kurut Çorbası
Tutmaçlı Kurut Çorbası
Yarpuzlu Ayran Çorbası
Mercimek Çorbası
Pirinçli Çorba
Lapa
Anamaşı
Şehriye Çorbası
Tarhana Çorbası

KEBAP VE KÖFTELER:

Harput Köftesi (İri Köfte)
İçli Köfte
Kındik Köfte
Kişnişli Köfte
Üsküre Kebabı
Hanım Kebabı
Eğer Köftesi

PİLAVLAR:

Bulgur Pilavı
Şehriyeli Bulgur Pilavı
Muhaşerli Bulgur Pilavı
İç Pilavı
Tirit
Tutmaçlı Döğme Pilavı
Mercimekli Pilav
Soğanlı Pilav
Duvaklı Pilav

SEBZE YEMEKLERİ:

Neftine
Pehli
Patlıcan Oturtması
Işgınlı Yumurta
Kenger
Etli Çağala
Etli Hayva (Ayva)

TATLILAR:

Halbur Hurması
Şekerli Guymah
Peynirli Ekmek
Künefe
Berber Aynası
Dilber Dudağı

 

HAPUT KADIN GİYSİLERİ:

Dış Giysiler:

Üçetek-Şalvar: Harput kadınının en eski giysi tipidir. Tahmini yüzseksen yıl evveline kadar bu tip giysi hakimdi. Üçetek-şalvar tipi giysileri, bugün dahi dağ köylerinde görülmektedir. Bu giysi, şalvar, içlik ve üçetek olmak üzere üç parçadan meydana gelmektedir.

İçlik: İpek ve pamuklu kumaştan yapılmaktaydı. Yakası yuvarlak, önü açık kopçalı ve yanları yırtmaçlıdır.

İç Çamaşırları:

Yelek: Hama çiteresi ve Hint çiteresi kumaşlarından yapılmaktaydı. Sütyen görevini yapan bu çamaşırın yakası oldukça açıktır. Önden kopça ile iliklenmektedir. Bu çamaşırın kolları uzun olduğu gibi kolsuz da olabilirdi.

Ayakkabı ve Çorap: Bu tip giysinin altına ayakkabı olarak, “postal” giyilmektedir. Postallar iki çeşittir.

İçme Postalı: Harput postalı tipindedir. Farklı olarak önünde üç düğmeden süsü vardır. Ortadaki düğmenin rengi yanlarındakinden farklıdır. Çorap olarak yazın iplik, kışın ise yün çorap giyilir. Çorap üzerinde nakış vardır.

Bu giysinin baş süslemesi şöyledir: uzun saçlar ortadan ivle ayrılmakta, arkada küçük parçalara bölünerek örülmekteydi. Önde, birer tutam saç ayrılıp, kulak memesi hizasında kesilip, zülüf bırakılmaktaydı. Başa bordo çuhadan fes takılmakta, fesin üzerine gümüş tepelik konulmaktaydı. Fesin üzerinde ayrıca ipek püsküllerden yapılmış saçlık bulunmaktaydı. Fesin alt kenarına oyalı ipek krep bağlanırdı. Krep oyaları, alın üzerine düşürülürdü. Bu bağlanan krebe “Kıncık” denir. Bunların üzerine oyalı çit (yazma) veya tülbent örtülürdü.

Şalvar: Üçetek şalvarının aynıdır. Yalnız bele şal kuşak bağlanmaktadır.
Ayakkabı-Çorap: Ayakkabı olarak “poçikli” kundura, çorap olarak yazın iplik, kışın yün çorap giyilirdi.


ENTARİ:
Tahmini seksenbeş yıl öncesine kadar bu giysi kullanılıyordu. Entarinin boyu, önde bilek hizasında, arkada ise yere sürülecek uzunluktaydı. Kolları uzun ve bileziklidir. Yaka ve kol ağızları ve etek sutaşı ile süslüdür. Bele gümüş kemer takılırdı. Kumaş olarak, kışın kadife, yazın pamuklu ve ipek kumaşlar kullanılırdı.

Entari üzerine hırka giyilirdi. Hırka sim işli kadifeden olduğu gibi “firoz” denilen kürk hırkalarda vardı.

BAŞ SÜSLEMESİ TAMAMEN DEĞİŞMİŞTİR:

EVDEKİ GİYSİLER:

KARADON: Siyah-beyaz çubuklu, pamuklu kumaştan yapılmış şalvardır.
GEYME: Pamuklu kumaştan gömlektir. Geymenin kirlenmesini önlemek için kollara “kolça” denilen kolluk takılırdı.
AYAKKABI VE ÇORAP: Ayağa terlik ve postal giyilmekteydi. Çorap olarak da yazın iplik, kışın yün çorap giyilmektedir.

SOKAK GİYSİSİ:

Çarşaf: Sokağa çıkarken giyilen çarşaf önceleri renkli, desenli kumaştan yapılmaktaydı. Daha sonraları siyah renkli ipek ve pamuklu kumaştan yapılmaktaydı. Daha sonraları siyah, renkli ve pamuklu kumaştan yapılmıştır. Desenli renkli kumaşlar Harput ve Elazığ fabrika kumaşlarından yapıldığı gibi Diyarbakır ve Halep kumaşlarından da yapılmaktaydı. Şekil olarak iki tip çarşaf kullanılmıştır.

Düz Çarşaf: Alt kısmı etek şeklinde olup uçkurlarla belden büzülür. Alt kısımda birleşik olan üst kısım düz örtü şeklindedir. Örtünün orta kısmında, baştan kaymasın diye bir bağ konulmuştur. Bu tip çarşaf bölgede halen kullanılmaktadır.

Pelerinli Çarşaf: Alt kısmı etek üst kısmı ise pelerin şeklindeydi. Dışarı çıkarken yüze peçe örtülmekteydi. Peçe, Elazığ İlinin Palu İlçesi’nde halen görülmektedir.

GELİN GİYSİSİ:

Misafirlik giysisinin en güzeli gelin elbisesi olarak giydirilirdi. Gelinin yüzüne, üzeri pullarla işli kırmızı duvak örtülürdü. Ayrıca kalın kumaştan bir duvak da saçın arkasına takılırdı. Başa taç takılır ve tacın iki kenarında simli teller sarkıtılırdı. Süs olarak bütün takıları takılırdı. Hatta, tanıdıklarından ödünç takı da alınıp takılırdı.

Takılar, altın ve gümüşten olup elmas, akik, mercan taşları ile süslüdür.

Küpe: Altın Halep küpesi, gül küpe en çok kullanılan küpelerdir. Gümüş küpelerde ise mercan ve akik taşları çok görülür. Zenginlerin taktığı elmas küpeler de mevcuttu.

Bilezik: Altın ve gümüş bileziklerin yanında “şeve” denilen cam bilezikler de vardı. Şeve, Harput oyunlarına girmiş bir takıdır. “Şeve kırma oyunu” bir kadın oyunudur. Kadınlar yanyana dizilir, müziğin ritmine uyarak el çırparken, aynı ritimle sağa sola yaylanırlar. Bu arada kollarındaki şevelerden çıkan sesler, müziğe ayrı bir ahenk verir. Kadınlar oyunun havasına o kadar çok kapılırlar ki kollarındaki şevelerin bir kısmı kırılır.

Altın Heb: İçi boş küreciklerin bir ipe dizilmesinden meydana gelen altın kolyedir. Genellikle bu dizinin ortasına “beşibirli” takılırdı.
Kolye: ltın, gümüş ve elmastan kolyeler mevcuttu. Gümüş kolyeler, akik ve mercan taşları ile süslüydü.
Humpul: Gümüş ve altından saç uçlarına takılan sarkıt şeklinde süslerdir.
Halhal: Gümüşten ayak bileklerine takılan bilezik şeklinde bir takıdır.
Kadınlar gözlerine sürme, kaşlarına rastık çekerlerdi. Saçlarına, ellerine ve ayaklarına kına yakarlardı.

 

HARPUT KADIN GİYSİLERİNDE KULLANILAN KUMAŞ ÇEŞİTLERİ:

Harput Fabrika Kumaşı: Kalın ipekli bir kumaştır. Üzerinde simle dokunmuş, küçük gül dalı motifleri vardır.
Gezi: Taftaya benzeyen bu kumaşın eni çok dardır. Kumaşa renginin tonları ile dalgalı desen verilmiştir.
Hint Çeteresi: İnce çubuk desenli bir kumaştır.
Yerde Buz Gökte Yıldız: Kalın ipekli kumaşın üzerinde, sırma ile dokunmuş, çiçek dalları ve yıldız motifleri yer almaktadır.
Canfez: İnce, düz, desensiz ipekli kumaştır.
Mermer Şah: Pamuklu ince bir kumaştır.
Harput erkek giysisi (Elazığ Müzesi etnoğrafya bölümünde sergilenmektedir.)

Şalvar: Genellikle çuha kumaşından yapılırdı. Şalvarın paçaları dar, ağ kısmı ise geniştir. Bel uçkur ile büzülmektedir.

İçlik: İpekli veya pamuklu kumaştan yapılmaktaydı. Kumaş ya desensiz veya yollu (çizgili) olurdu. Uzun kolları bileklerde bilezikli ve yırtmaçlıydı. Birer kopça ile iliklenmekteydi.

Seko: Bugünkü palto şeklinde olup çuhadan yapılırdı.

Fes: Bordo çuhadan yapılmış olan fesin üzerine oyalı, ipekli kumaştan, mendil şeklinde “puşu” bağlanırdı. Fes üzerine bağlanan puşunun ucu ya sarkıtılır veya yaprak şeklinde bağlanırdı.

Ayakkabı ve Çorap:Arkası “poçikli”, yuvarlak topuklu, yarım sivri burunlu iskarpin veya Trabzan biçimli postal giyilirdi. Çorap olarak da yazın iplik, kışın ise nakışlı yün çorap giyilmekteydi.

 

YAŞLI ERKEKLERİN GİYSİLERİ:

Şalvar: Kadı şalvarı adı verilen bu şalvarın belleri pantolon beli şeklindeydi. Bele kayış takılmaktaydı. Şalvarın önü ve arkası pantolon önü gibi yırtmaçlıydı.
Yelek: Yelek gençlerinkinden farklı olarak (V) yakalı ve önü fazla açık değildir.
Seko: Gençlerin giyindiği ile aynıdır.
Ayakkabı ve Çorap: Kalloş, potin, kundura veya postal giyerlerdi. Yazın iplik, kışın yün çorap giyilirdi. Çoraplar nakışsızdır. Bu giysilerin dışında yazın genellikle uzun entari giyilirdi. Entari, çubuklu desenli, pamuklu kumaşlardan yapılırdı. Bellerine bel bağı bağlanırdı.

Evlerin temeli taş, duvarları ise kerpiç ile örülürdü. Evi duvarı örülürken, “hatıl” denilen bağlantı ağacı konurdu. “Gongal” denilen dolgu taşları kullanılırdı. Örtü sistemi genellikle damdı. Tavan tahta ile kaplanırsa buna “ters tavan” kapatılmaz ise “arıstağ” denirdi. Evler iki katlı olup giriş kapıları bölgesel bir özellik taşımaktaydı. “Darvaza” adı verilen giriş kapısı tahtadan olup çift kanatlıydı. Kapı yüzeyi, demirden yapılmış süslemelerle kaplıydı. Kapının iç kısmında, tahtadan yapılmış sürgü şeklinde kilitler yeralmaktaydı. Kapıdan içeri girince avluya geçilirdi. Avlunun üstü açık olup genellikle zemin yassı taş ile kaplıydı.

Evin alt katını meydana getiren depo, ahır, merek ve ayahyolu (tuvalet) kapıları avluya açılırdı. Ayrıca bir su kuyusu, tandır ve taş dibek yer alırdı. Avludan taş ve tahta bir merdiven ile üst kata çıkılırdı. Bir tarafında haremlik, bir tarafında da selamlık yer alırdı. Selamlık erkek misafirlerin kabul edildiği bölümdü. Burada büyük bir oturma odası, birkaç yatak odası ve kahve ocağı denilen küçük bir oda vardı. Harem denilen yerde ev halkı oturmaktaydı. Evin ayvana ( bir nevi balkon) açılan kapısından aralığa (antre) girilirdi. Aralıhtan geniş bir sofa (salon) ya geçilirdi. Sofanın iki yanında odalar yer almaktaydı. Bu odalardan büyük olanı oturma odası, küçük olanı yatak odası olarak kullanılırdı. Oturma odalarına boydan boya zeminden yüksek sedir denilen oturma yeri kaplamaktaydı. İçi otla doldurulmuş, üzeri halı kaplı, uzun yastıklar arkalık olarak konurdu. Bu yastıkların üzerine kanefçe işlemeli uçları dantelli örtüler serilirdi. İşlemeli kırlentler konulurdu. Pencerelere, ya uçlarına beyaz iş yapılmış patiskadan veya tek cağ (tığ) ile elde dokunmuş perdeler takılırdı. Zemine halı veya kilim üzerine oturmak içinde minder konulurdu. Bir duvarda “musandıra” veya “yüklük” denilen gömme dolap vardı. Dolapların tahta kapıları oyma ahşap işçiliğinin güzel örneklerini vermektedir. Kışın odanın bir kenarına ısınmak için kürsü kurulurdu. Daha sonra ısınmak için soba kullanılmıştır. Ocahlıh da(mutfak) bulaşıkların yıkandığı “çarh” denilen bir yer ve yemeklerin pişirildiği topraktan yapılmış ocaklar yer almaktadır. Duvarda ise bakır kapların dizildiği “terek” denilen raflar vardır. Kiler genellikle mutfağın bitişinde olurdu. Kilerin “tahtabent” denilen asma katına, tenekeler içinde pirinç, erişte, şehriye gibi yiyecekler konurdu. Ayrıca orcik ve tutununun konduğu kaplarda buradaydı. Ekmek tahtası, oklava, halbur (elek) gibi malzemeler de buraya konurdu. Tavana asılı “iskele”denilen yerde tandır ekmekleri dizilirdi. Bazı evlerde mutfak alt katta olurdu. Kilerin mutfağı devamlı olarak kilitli tutulur; anahtar evin büyüğünde (kayınvalide) bulunurdu ve anahtarı belindeki kuşağına bağlardı.

   

 

 

Kına gecelerinde düğünlerde vesair eğlencelerde oynanan kadın oyunları şunlardır:
1- Çayda çıra
2- Güvercin
3- İrevan (İsfehan)
4- Çifte telli
5-Maya ortası
6- Oyanı atlas
7- Fatmalı
8- Esmerim
9- Bıçağım
10- Kama
11- Urum kızı
12- Sudan geçirme
13- Çikçiko
14- Sipahi
15- Karşılama
16- Yüzük
17- Usta çırak

ERKEK OYUNLARI:

1- Ağırlama
2- Halay
3- Zaza Halayı
4- Avreş
5- Fatmalı
6- Delilo (Güzeloğlan)
7- Üçayak
8- Üç ayak üstü
9- Güvercin
10- Tamzara
11- Elazığ Zeybeği (Bıçak oyunu)
12- Kalkan kılıç
13- Deve oyunu

ÇERİBAŞIZÂDE ALİ BEY (1841 – 1876)

NUSRET EBUBEKİR (? – 1794)

HARPUT’LU YUSUF ŞÜKRÜ (? – 1876)

RAHMİ HOCA (1801 – 1885)

ŞAİR RIFAT DEDE (1807 – 1869)

HACI MAHMUD VAHDİ (1806 – 1892)

LÜTFULLAH EFENDİ

HACI HAYRİ BEY (1860 – 1912)

ŞAİR FEVZİ

İBRAHİM LEBİB EFENDİ (1839 – 1902)

YUSUF REMZİ EFENDİ (1867 – 1917)

RAŞİT HOCA (1854 – ?)

HACI HAMİD HAMDİ EFENDİ (1830 – 1902)

MÜFTÜ M. KEMALEDDİN EFENDİ (1866 – 1936)

ŞAİR VEYSİ (? – 1933)

ŞİRİNZÂDE SADİ (1851 – 1916)

AHMET FERİD EFENDİ (1859 – 1921)

ALİ ŞEFİK EFENDİ (1836 – 1925)

KARACAOĞLU MUSTAFA SABRİ (1873 – 1957)

SAÇLI HOCA (1869 – 1954)

MÜFTÜ FAİK EFENDİ (1867 – 1928)

HAZMİ EFENDİ (1856 – 1928)

NÜZHET DEDE (1860 – 1942)

HACI KERİM EFENDİ (1854 – 1923)

DR. ABDULLAH CEVDET ( 1869 – 1932)

SÜLEYMAN FAİK BEY (1856 – 1924)

HAYDAR BEY (Çırpanlı Mustafa Paşazade) (1884 – 1917)

OSMAN REMZİ (Tatlı Sert) (1885 – 1976)

MEHMET NURİ GENCOSMAN (1897 – ?)

AHMED KEMAL (1902 – 1962)

TURGUT TARHAN (1902 – 1988)

HAYDAR DUMAN (1907 – 1968)

FİKRET MEMİŞOĞLU (1915 – 1968)

AHMET KABAKLI (1924 – 2001)

NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU (1929 – 1992)

VECİHİ TİMUROĞLU (1927 – )

ALİ SUZİ CAN (1909 – 1964)

CENANİ DÖKMECİ (1926 – 1981)

 

Yöresel Sanatçılarımız....

 

1-Ahmet Tasalı 2- Demirci Sıtkı
3-Enver DEMİRBAĞ 4-Mevlüt CANAYDIN
5-Faik BUZ 6-Hafız Mustafa SUER
7-Hafız Osman ÖGE 8-Hıdır SEZGİN
9-İzzet YETİŞ 10-Lokman TASALI
11-Mehmet AKAR 12-Mehmet Şerif ÇAÇA
13- Nihat KAZAOĞLU 13- Nihat KAZAOĞLU
14-Paşa DEMİRBAĞ 15-Şükrü CANAYDIN
16-Vasfi AKYOL 17-Yeniceli Kemal
   

 

Dergi Son Sayı
Fotoğraf Galerisi
Video Galerisi
Son Yayınlar