ELAZIĞ’DAKİ DEPREM VE KORONAVİRÜS (COVİD-19) SALGINI SONRASINDA OLUŞAN EKONOMİK SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İÇİN HAZIRLADIĞIMIZ RAPORUN TANITIMINA AİT BASIN AÇIKLAMASI
Elazığ’da 24.Ocak.2020 tarihinde yaşanan deprem ve sonrasında dünyada ve ülkemizde felakete dönüşen Koranavirüs (Covid-19) salgınının yarattığı ekonomiksorunların kısa vadede aşılması adına önümüzdeki süreçte düşündüğümüz çözüm ve önerileri, Ankara’da sokağa çıkma yasağının yaşandığı bir dönemde, 10.Mart/15.Mayıs tarihlerinde evde, kısıtlı koşullarda yaptığım çalışma ile geniş bir rapor haline getirmeye çalıştım.
Amacımız, virüs sonrası, dünyanın asla eski dünya olmayacağı, ciddi bir biçimde ekonomilerde daralma yaşanacağı ve özellikle dünyada; “kendi kendineyetebilme” olgusunun öne çıkacağı, sonuçta dünya yeni bir değişim ve gelişime hazırlanırken bizim de, bu düzene nasıl ayak uyduracağımız ve nasıl bir tavır alacağımız konusunda, görüş ve önerilerimizi paylaşmak istedik.
Bugüne kadar yaptığımız toplantı, çalıştay ve kurultay gibi etkinliklerde şehir için lokomotif olacak sektörler; tarım, su ürünleri, yer altı kaynakları ve turizm olarak belirlenmiş, sanayi, hayvancılık, inşaat, ticaret, eğitim ve sağlık gibi sektörler ise bu öncü sektörlerle birlikte gelişecek alanlar olarak açıklanmıştı.
Bu çalışmada, kaynaklarımızın sınırlı olması nedeniyle önceliklerin iyice belirlenmesi ve mevcut potansiyelimizin daha verimli kullanılması ve kısa vadede neler yapılabileceğini ortaya koymaya çalıştık. Kriz dönemleri aynı zamanda fırsat imkanı da yaratabileceğinden uzun ve belli avantajlar sağlamak için uygun zamanlar değildir. Bu nedenle kısa vadede yeni kaynak arayışları yerine mevcut potansiyelimizi ve var olan kaynaklarımızın öncelikle değerlendirilmesinin doğru olacağını önerdik.
Bu bakış açısı ile değerlendirdiğimizde; su ürünleri, tarım ve turizm sektörleri öne çıkmaktadır.
Öncelikle; tarım ve organik tarım üzerinde durarak, tarım arazilerinin çok küçük ve parçalı olma dezavantajı ortadan kaldırılırsa, şehirdeki çalışmayanlar (işsiz kesim) kırsala kanalize edilebilirse, tarım arazilerinin sulama sorunu çözümlenirse, kooperatifçilik ve çok ortaklı girişimcilik özendirilirse, Hazine arazileri buna göre tahsis edilirse ve özellikle organik tarım teşvik edilirse kısa vadede avantaj yaratabiliriz.
Su ürünlerindeki başarımız, kapasite kullanım yetersizliği nedeniyle olumsuzluğa dönüşmektedir. Bu sektöre verilecek teşviklerle bu sorun giderilebilirse şehir için önemli bir sektör olmaya adaydır.
Turizme gelince, önceki yıllarda sıkça gündeme getirdiğimiz ancak yeteri kadar anlatamadığımız bir sektördür. Zira, her zaman ve her yerde söylediğimiz gibi, bizim zenginliğimiz tarihi varlığımız, kültür ve sanat zenginliğimizdir. Buna doğal güzelliklerimizi de kattığımız zaman, bu özelliklerimiz turizm sektörünü öne çıkarmaktadır. Turizm konusunda önemli avantajlara sahibiz. Ancak, temizlik, hijyen, hizmet işletmelerinin kalite sunumu, turizm rehberliği ve bunun gibi bir kısım olumsuzluklar sektörün önünde problem olarak durmaktadır. Yöremizde yaşanmış uygarlıklar bu bölgenin tarihi ve kültürel zenginliğini ortaya koymaktadır. Yaşanmış bu uygarlıklardan günümüze kadar ayakta kalarak varlığını sürdüren çok sayıda tarihi ve kültürel servet bulunmaktadır. Ancak, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün çalışmalarında üzülerek bu uygarlıkların ve bu uygarlıklardan bize miras kalan tarihi ve kültürel varlıkların tam olarak yer almadığını ve tanıtılmadığını görüyoruz. Bu nedenle acaba diyor ve bunların tam olarak bilinip, bilinmediği gibi bir endişeye kapılıyoruz. Biliniyorsa niye tanıtılmadığını anlamakta zorlanıyoruz. Ayrıca, 2019 yılında çıkarılan “Gezi Rehberi”nde“Harput’un UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi” nde olduğundan ve müzik bölümünde de “Harput Senfonisi”nden söz edilmemesini hayretle ve üzülerek izliyoruz. Bu eksiklik ve yanlışlıklar karşısında, “Bölgemiz tarih ve kültür fışkırıyor. Ancak, biz bunu değerlendirmiyor ve tanıtmıyoruz” sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bu nedenle yöremizde yaşanan uygarlıkları ve mevcut tarihi ve kültürel zenginliği yerleşim yerlerine göre yeniden tek tek tespit etmeye ve yaşanmış hikayeleri ile bu çalışmada anlatmaya çalıştık. Gördüğümüz, bugüne kadar ismini pek duymadığımız varlıkların bir çoğundan bugüne kadar hiç söz edilmediğidir. Bunların bütünüyle tam ve doğru olarak tanıtılmasını arzu ediyoruz.
Palu’nun tarihi geçmişi ve sahip olduğu tarihi ve kültürel varlık zenginliği nedeniyle UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmeyi hak etmektedir. Bu nedenle Vakıf olarak Palu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınması için ortak bir proje yapmayı ve birlikte çalışmayı şehre teklif ettik.
Turizm’de yeni bir model, sanal-dijital tur sanki tam bize göre. Bu model ile, kişinin istediği tur seçeneğini satın alarak tanımayı arzu ettiği şehrin veya bölgenin bilinmeyen hikayeleri, tarihi, kültürel mirası, sanat değerleri, mutfağı, doğal güzellikleri, müzeleri ve müziği anlatılıyor. Tüm sesli anlatımlar mekana özgü müziklerle harmanlanarak sunuluyor. Sesli dijital tur uygulaması bizim gibi hikayesi çok, tarihi ve kültürel varlık zenginliği olan yerler için bulunmaz fırsat olarak görünüyor. Bu nedenle yaşanmış, türkü ve şarkılara konu olmuş bir çok hikayemizin de tozlu raflardan çıkarılarak dünyanın gözü önüne sergileyeceğimiz Harput Musikisi için de bir şans doğacaktır. Ayrıca, Harput özelinde yaşanmış ve bir çok farklı ilişkiye konu olmuş, aşk, komşuluk, insanlık ve evrensel değerleri içeren şarkı ve türkülerimizin edebi veya sanatsal eser olarak takdim edilmesini istiyoruz.
Elazığ Belediyesi ile ortaklık yaparak geliştirdiğimiz çok kapsamlı bir proje çerçevesinde 14 ay gibi kısa bir sürede Harput “UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi” ne girdi. Ayrıca, Vakfımız “Harput Senfonisi” eseri ile müziğimizi evrensel bir boyuta taşımak amacı ile yoğun bir gayret sarfetmektedir. Ancak, kazandırdığımız bu iki markaya şehir sahip çıkmamakta ve duyarsız kalmaktadır. Bu konudaki sitemimizi dile getirdik. Şimdi hedefimiz 2023 yılında Elazığ’ın “Türk Dünyası Kültür Başkenti” seçilmesidir. Bununla ilgili girişimlerimizi başlattık. Şehrin hiç değilse bu projenin gerçekleştirilmesinde destek vermesini arzu ediyoruz. Ayrıca, bu raporda, Şer’iyye sicilleri, kent konseyi ve Elazığ’da STK’ların durumu ile ilgili görüşlerimizi de ilettik.
Bu çalışmada, şehrin ekonomik ve kültürel yapısının mevcut durumu, sektörlerde yaşanan olumsuzlukları ve bununla ilgili eleştirilerimizi ve çözüm için görüş ve önerilerimizi dile getirmeye çalıştık. Amacımız ortak akılda birleşmek, görüşlerimizi paylaşmak ve katkıda bulunmaktır. Bu nedenle bir yandan sayın milletvekillerimize büyük bir iş ve özellikle İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İl Tarım Müdürlüğü’ne de büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Raporun sonunda bir çağrımız oldu. “2023 Harput Yılı” ilan edilsin diye, nedeni;
1. 2023 yılında Elazığ “Türk Dünyası Kültür Başkenti” seçilsin diye.
2. 2023 yılında Harput “UNESCO Dünya Mirası” Kesin Listesine girsin diye.
3. Elazığ’ı Tarımda ve Turizmde marka şehir haline getirelim diye.
4. Coğrafyamızda yaşanmış uygarlıkları ve onlardan geriye kalan tarihi ve kültür mirasını dünyaya iyi tanıtalım, diye.
Bundan dolaylı “Gelin bu hedefler için birlikte yürüyelim” teklifinde bulunduk.
Mehmet ÇAĞLAR
Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı
Yönetim Kurulu Başkanı