HAZAR GÖLÜNÜN ALTINDA BULUNAN
TARİHİ VE KÜLTÜREL BİR SERVET
“BATIK ŞEHİR”
Sivrice’ de bulunan Hazar gölünde, 1991 yılında tescillenerek 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı olarak koruma altına alınan bir su altı şehri; bir kültür hazinesi yatıyor. Yapılan araştırmalarda, suyun altında 2,5 km² alana yayılan bu eski yerleşim, yaklaşık dört bin yıla uzanan tarihi ile müthiş bir zenginliğe sahiptir. Bugüne kadar yapılan kısıtlı su araştırmalarında on birinci yüzyıla ait kalıntıların yoğunlukta olduğu, ancak çevresindeki arkeolojik buluntulardan dört bin yıl öncesine ait izler barındırdığı tahmin edilmektedir.
Yıkıntıları çevreleyen surların içinde önemli bir yerleşim merkezi yer almakta olup, adanın en yüksek yerinde on birinci yüzyıldan önce inşa edilmiş olan bir kale ve şato özelliği de taşıyan bir kilisenin kalıntıları bulunmaktadır. Surp Nişan olarak adlandırılan kilise harabe haline gelene kadar kayıklarla ulaşılarak ziyaret edilmiş ve Hristiyanlar için önemli bir merkez olmuştur. Çeşitli efsane ve rivayetlere dayanarak bazı kutsal eşyalar barındırdığı inancından dolayı önemini sular altında kalana kadar korumuştur.
Gölün suyu 1800’lü yılların başına kadar fazla yükselmemiş, 1830’lu yıllara gelindiğinde sular olağanüstü bir şekilde hızla yükselerek adayı suların kaplamasından sonra evlerle birlikte kilise de göl ortasında kalmış ve sonra da harabe hale gelerek yıkılmıştır. Bu kutsal kilisenin üzerinde bulunduğu adada 50-60 haneli Gölcük köyünün var olduğu ve suların yükselmesinden sonra kıyıya taşındığı belgelerde yer almaktadır.
1608 yılında bölgeyi ziyaret eden Polonyalı “Simeon” un seyahatnamesinde; “Bir kısmı sular altında kalmış olan bu yerde kendisinin de kayıkla kilise adasına giderek ibadet ettiği ve orada bulunan kutsal bir haçı kendisine gösterdiklerini ” belirtmektedir.
Evliya Çelebi seyahatnamesinde; 17. Yüzyılda burada Harput’a beş saat mesafede bir kent olduğundan söz edilerek, Hristiyanların taptığı Hz. İsa veya havarilerinden birinin olduğu rivayet edilen altın çullu bir merkebin mumyalanarak manastırın içinde yerin altına saklanmış olduğunu anlatmaktadır.
(Kaynak : Elazığ Gezi Rehberi ve uzaklarayol.com 2015)
BİR EFSANE
Hazar gölü “Hamile dağ” efsanesinde ; zamanında burada Şirin şehir adı ile bir yerleşimin olduğu, kıtlık döneminde hamile bir yabancı kadının buradan geçerken evlerden su istediğini, ancak köylüler su vermeyince “sular altında kalın, ben de taş kesileyim” diye beddua ettiği, bunun üzerine gölün çökmesi ile köyün sular altında kaldığı ve kadının da dağa dönüştüğü anlatılmaktadır. Hazarbaba olarak da bilinen bu dağ, Elazığ’ ın her yerinden görülür ve gerçekten de saçları, yüzü, karnı, ayakları ve hatta elbisesinin kırışıklıkları ile tam bir kadın görünümündedir.
(Kaynak : Yılmaz Tekin-2019 Bir Elazığ Efsanesi)
HAZARBABA DAĞI ve KAYAK MERKEZİ
Hazar gölünün kıyısında bulunan Elazığ’ ın en yüksek dağı olan 2347 metre yükseklikteki Hazarbaba dağının 1850 m rakımında, muhteşem Hazar gölü manzaralı “Hazarbaba Kayak Merkezi” yer almaktadır. Burada kayak severler için kayak sporuna hizmet veren tesisler bulunmaktadır. Ayrıca, yamaç paraşütü, trekking ve Hazar gölünde yapılan su sporları açısından Sivrice önemli bir turizm potansiyeline sahiptir.
ÖNERİMİZ
Dünyaya tanıtılması için önemli bir fırsat olduğunu düşündüğümüz bu tarihi ve kültürel zenginliği veya bir başka ifade ile elimizdeki bu serveti yıllardır niye değerlendiremediğimizi hep sorup durduk. Bu hazinenin gün yüzüne çıkarılması ve dünyaya tanıtılması için çok konuşuldu, ancak kayda değer bir şey yapılmadı. Bir başka ifade ile biz söyledik, biz dinledik. Oysa, 4 bin yıllık bir geçmişi olan bu tarihi ve doğal zenginlik keşfedilmeyi bekliyor. Selçuklu, Bizans ve Osmanlı döneminden kalma izleri taşıyan ve bir çok efsane ve hikayeyi içinde barındıran buradaki gizemin bir an önce ortaya çıkarılmasını ve bugüne kadar göz ardı edilen bu tarihi varlığın dünyaya tanıtılmasını arzu ediyoruz.
Batık şehir tarihsel öneminin yanı sıra dalış turizmi açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Dünyada dalış turizmine yönelik bu tür yerlerin çok az sayıda olduğu dikkate alınırsa, bu tarihi hazinenin özelliği ve değeri daha da büyümektedir. Bu nedenle dünya dalış tutkunlarını burada buluşturabilir, su ve dağ sporları potansiyelini çok iyi değerlendirebiliriz. Ülkemizde Antalya ve yöresinde, Kalkan, Kaş (Uluburun Antik Batığı) ve Ayvalık (Kız Adası) da bulunan su altı dalış noktalarının yanı sıra, dünyada ünlü; Meksika (Cancun su altı müzesi), Çin su altı kayıp kenti (Qiandao Gölü), Mısır Alexandra ve Japonya Yonaguni–Jima gibi su altı antik kalıntıları dalış turizmi için önemli yerlerdir, buralara Sivrice (Batık Şehir)’ i neden ilave etmeyelim.
Geriye bakmadan dün başaramadıklarımızı bir tarafa bırakarak bundan sonra yeni ve doğru şeyler yapmak adına önce Sivrice Belediye Başkanlığı’ na ve daha sonra da İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ ne önemli görevler düşmektedir. Diğer tarihi ve kültürel varlıklarımız gibi bu eşsiz zenginliğimizin dünyaya açılmasını sağlamalıyız. Sivrice bu tarihi ve kültür zenginliğinin yanı sıra eşsiz doğal bir güzelliğe de sahiptir. Sivrice bütün bu özellikleri ile görülmeyi ve tanıtılmayı hak etmektedir. Bugüne kadar bu sorumluluğu yerine getirmeyenleri eleştirmek yerine, bundan sonrası için yetkililere avcumuzun içindeki bu hazinenin değerini hatırlatmak istiyoruz.
“Geç hiçten iyidir.”
Mehmet ÇAĞLAR
Yönetim Kurulu Başkanı