Kurey Tepe'de Bulunan Harput Kabartması ve Sonrasında Yapmadıklarımız

(HARPUT) KUREY TEPE’DE BULUNAN “HARPUT KABARTMASI”
VE SONRASINDA YAPMADIKLARIMIZ

Tarihi ve kültür değerimiz Harput için bugüne kadar ciddi ve doğru bir koruma ve yaşatma proğramı uygulanmamış, gerek devlet ve gerekse yerel yönetimlerin yeteri kadar ilgilenmemeleri nedeniyle kendi kaderi ile baş başa bırakılmış, zamana ve ihmale karşı adeta bir direnme savaşı vermiştir. Ayrıca, Harput ve çevresinde gerçekleştirilen kazı ve araştırma çalışmaları da planlı, kapsamlı ve destekli düşünülmediği için  iş olsun diye yapılmıştır. Yenilikçi hiçbir düşünce ve eylem geliştirilmemiştir.

2016 yılı mayıs ayında Harput’da Nevruz Ormanları olarak bilinen alanda “Kurey Tepesi” mevkiinde iş makineleri kullanılarak yapılan ağaçlandırma çalışmaları sırasında Mezopotamya ve Anadolu arasındaki eski sosyo - kültürel ilişkilere ışık tutabilecek ve aynı zamanda sanat tarihi araştırmalarına yeni boyutlar kazandırabilecek eşsiz bir kabartma bulunmuştur. Bu kabartmanın bulunması üzerine bölgede kazı çalışmaları başlatılmıştır. Harput kalesinin birkaç yüz metre doğusunda yer alan bu alanda Elazığ Müze müdür vekili Bülent Demir tarafından 2016 yılı Mayıs – Ekim ayları arasında yürütülen kazılar ve çevre araştırmalarında, 1372 m rakımlı kayalık bir tepenin güney yamaçları üzerinde kurulmuş bir yerleşim yerinin varlığı tespit edilmiş ve iki evre içeren bu yerleşim yerinin ağır bir yangın geçirerek son bulduğu belirlenmiştir.  Bu çalışmaların sonucunda yapılan bir teknik değerlendirmede; yerleşim alanında ortaya çıkarılan mimari izlerin geniş bir sahaya yayılmış olduğu, bu kabartma ve mimarlık kalıntıların “…  Harput’ta M.Ö. 2 bin yılın başlarında bir siyasi otoritenin varlığını işaret ettiği …” açıklanmıştır. (B. Demir – E. Abay – V. Sevin, 2016) Kurey Tepe’de bulunan kabartma ve yörede yapılan kazı ve çevre araştırmaları sonucu rastlanan bulgular bu kadar önemli ve değerli olmasına rağmen yürütülen çalışmalar sadece 4-5 ay sürmüş ve sonra bırakılmıştır.

Bir rastlantı sonucu ortaya çıkan kabartma 2,72 x 2,42 m boyutlarında ve 15 – 20 cm kalınlığında, yaklaşık 4 ton ağırlığında olup, dört büyük parça halinde ele geçirilmiştir. Üzerindeki ana tema, nehir kıyısındaki bir kale kuşatması ve kuşatma sonrasındaki kalenin fethi sahneleri öykülendirilmiştir. Zapt edilen kaleden ele geçirilen esirler ve çıplak asker esirlerin kralın huzuruna çıkarılması kabartmanın ilginç konuları arasındadır. (Kaynak: Elazığ Gezi Rehberi) Kabartma ile ilgili olarak yapılan açıklamada; “… Uygarlıklar ülkesi Anadolu yepyeni bir yüzünü daha gösterdi, sessiz sedasız birkaç ay önce. Bu kez Harput’ta renkli ve zengin geçmiş zincirine yeni bir halka daha eklendi. Eski Anadolu tarihi hakkında bilinenleri gözden geçirmemizi gerektirecek yeni bir halka …” ifadesi yer almaktadır.

Harput kabartmasının stilistik ve ikonografik açılardan ilk bakışta M.Ö. 2300 – 2150 tarihlerinde Mezopotemya’da güçlü bir krallık kurmuş olan Akkad ekolunun hissedilebilir etkilerini taşıdığı ifade edilmektedir. Ayrıca, bulunan kabartmanın ağır yangınla son bulmuş bir mimari kalıntı içinde yeraldığı belirtilmiştir. Malatya Arslantepe Va, Norşuntepe N, Korucutepe G ve İmikuşağı 14. Yapı katıyla çağdaş ve fakat onlardan çok daha güçlü ve iyi durumda kalmış bu mimari kalıntıların yaklaşık olarak M.Ö. 2. Bin yılın başlarına tarihlenebileceği açıklanmıştır.

Harput kabartması üzerine yapılan yukarıda özet olarak açıkladığımız değerlendirme, Harput’ta M.Ö. 2. Binyılın başlarında bir yerleşimin varlığını ortaya koymaktadır. Anadolu’nun bilinen en eski şehir devleti olarak “UNESCO DÜNYA Mirası Listesi” ne kabul edilen Malatya Arslantpe ile çağdaş, ancak ondan daha güçlü ve durumda kalmış Harput – Kureytepe kalıntıları ile ilgili çalışmaların 2016 yılında sadece birkaç ay yapılmış ve sonra bırakılmış olmasını doğrusu anlamış değiliz. Oysa, Anadolu uygarlığına yeni bir katkı olarak sunulan “Harput Kabartması” ve yörede yapılan kazılarda ortaya çıkan nitelikli buluntuların Kurey tepesinin Malatya – Arslantepe gibi önemli bir yerleşim olduğunu ve Harput’un zengin geçmişine yeni bir halka ekleneceğini ortaya koymaktadır.

1963 yılında Yeni Fırat dergisinin 16. Sayısında “Cenap Osmanoğlu’”nun yayınlanan bir yazısında, “… Bugünkü Harput’un doğusunda bulunan sırtlarda, yani Kurye başında yapılan kazılar sırasında bir çok temel kalıntılara rastlanmaktadır. Kadim Harput’un yani ilk kurulan şehrin bu taraflarda bulunduğu …” yer alan açıklamalar Kurye Tepe’de çok eski yıllarda da kazı yapıldığını hatırlatmaktadır.

Bütün bu açıklamalar Harput ve çevresinde yapılan kazı ve araştırmaların planlı ve proğramlı yapılmadığını göstermektedir. Dolayısı ile zaman zaman sadece Harput’ta iç kale kazılarına ağırlık verildiği anlaşılmaktadır.

Harput değerleri olan bir tarih ve kültür havzası olup, yaşanan çok sayıda medeniyete ait kültürel mirası barındırmaktadır. Üzülerek bu zengin mirasın yeteri kadar araştırılmadığını ve gün yüzüne çıkarılmadığını söylemek zorundayız. Harput ve çevresinde ilk yerleşimin Paleolitik Çağa kadar indiği tespit edilmiştir. Son yıllarda Harput iç kale kazılarında çok önemli buluntulara rastlanmıştır. Bu başarılı çalışmalar ne yazık ki yeteri kadar desteklenmemektedir. Önerimiz, Harput ve çevresinde, özellikle Kurey tepe ve Harput Kalesindeki kazı ve çalışmaların yeniden ele alınması, finansal destek verilmesi ve böylece planlı ve proğramlı olarak, en önemlisi kapsamlı bir biçimde yürütülmesidir.

Harput’un UNESCO dünya Mirası ile ilgili sürecin önemi burada da karşımıza çıkmaktadır. Harput’un ulusal ve uluslararası kuruluşların görüş ve bilimsel birikimlerinden, uzmanlık deneyimlerinden ve maddi desteklerinden yararlanılmasının yolu UNESCO’dan geçmektedir. Bu fırsatı iyi değerlendirmemiz gerektiği görüşündeyiz.

2016 Yılı Mayıs ayında bulunan “Harput Kabartması” rölyefi Harput’un bilinen tarihini 2.200 yıl kadar geriye götürmüştür. Çok önemli ve değerli bu varlığı bilim dünyasına yeteri kadar tanıtamadığımız gibi, süreci de doğru bir biçimde değerlendirmemiş olmamıza üzülüyoruz.  

Sonuç olarak; zengin bir tarihe ve kültürel varlığa sahip olduğumuz söylemi yerine  bunları ortaya çıkarıp dünyaya tanıtmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Malatya’nın Arslantepe örneğinde yaptığı gibi bizim de kollektif bir bilinç ortaya koyarak Harput’a sahip çıkmamız ve bu yolda UNESCO sürecini iyi değerlendirmemiz gerektiği görüşündeyiz.

Mehmet Çağlar
Yönetim kurulu Başkanı

Dergi Son Sayı
Fotoğraf Galerisi
Video Galerisi
Son Yayınlar